Loading...
İçimde büyüyen ve sık sık açığa çıkan bir karanlık ruh hali içerisindeyim. Işığın bir perde arasından sızdığı zamanlar olsa da, bu ışığın gücü ancak birkaç an varlığını sürdürüyor.
Sabahları kalkmanın bir sebebi olmalı ve kendimi o sebebe adamalıyım. Umutsuzluk ve hayal kırıklığı her gün hatırlanırken, sebepler ve güçlü hatıralara ihtiyaç duyuyorum.
Üstelik bu karanlık yalnızca benim üzerimde değil, ülkenin her bir insanının, her bir şehrinin görüşünü örtmüş. İnsanları birbiri için işleri kolaylaştıramıyor, bu umutsuzca hayatta kalma yükü, yoldan geçen insanların yüzüne yansıyor. Üstelik bir "kurtarıcı" da çıkmıyor. Ve çıkmayacak da.
Mezuniyetim yaklaşırken, bir yandan yurt dışı fikirleri doluyor zihnime. "Geleceğini sağlama alma hayali." Bu hayal bir yana, ikinci bir yol daha beliriyor. Büyük bir fedakarlıklla ülkemde kalıp, ülkem için çalışmak.
"Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır."
En son milli mücadele döneminde bu kadar belirsiz bir durumdaydık sanırım. Hayatın bu belirsizliği, insanı nasıl da yoruyormuş. Sanki hepimiz cam tavan sendromundayız. Ve bir soru dilimizde düşmeyen, "sen ne yapabilirsin ki? biz ne yapabiliriz?" Zamanla anlıyorum ben de Atatürk Genci olmak ne demekmiş.
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
"Muhtaç olduğun kuvvet, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
Söylenecek çok söz yok bunun ardından. Zaten yaşanmış zorluklara yeni nutuklar yazmaya da gerek yok. Çalışmak asli görevimiz, yol ise yürüdüğümzde belirecektir. Hazırlanmalı ve birikimli olmalı. Yolumuz açık ve boynumuz dik, tavrımızı koyalım karşılaştığımız zorluklara.